Kendime ait düşünceleri paylaşabileceğim bir internet ortamı yaratmak istedim ve ürün bu oldu:)
30 Nisan 2010 Cuma
Pasaport Çilem
Tatilden dönüldükten bir gün sonra gerçekten hiçbir şey yapılmamalı, ben bugün bunu gördüm. Bütün günün dinlenmekten çok yorma üzerine kurulu olan tatilin yorgunluğunu atmakla geçmesi gerekirdi ama ben bunun yerine İstanbul kazan ben kepçe şeklinde dolaştım. 14ünde kısmet olursa Bulgaristan Salsa Festivali'ne gideceğim. Ama geçen sene olan pasaportun son güne kalması sorunsalı beni bu sene de telaşlandırdı. Geçen sene son güne kaldığı için pasaportum, o zamanlar festivalin ne kadar güzel olabileceğini de bilmediğim için bu gezi işinden vazgeçmiştim. Ama şimdi festivalin beni yüzde yüz geliştireceğinden eminim ve kesinlikle festivale katılmak istiyorum. Bu nedenle bugün önce Beşiktaş Emniyet Müdürlüğün'den sıra numarası aldım, sonra ' öğrencimiz festivale gidiyor, pasaport harcından muaftır ' yazısını almak için Çağlayan'daki vergi idaresine gittim. Mıymıy ve işini gerçekten hiç ciddiye almayan memurlar beni yine bezdirdi. Tamam her gün aynı şey, sıkıcı olabilir ama en azından zamanında gelin di mi? Neyse sonra babamı aradım o sırada benim adıma bekliyordu. İnternetten sıra numarası alan 60 kadar kişi yüzünden öğleden sonra başvuruya kaldım. Sonra belki boştur diye babamla atladık Beykoz'a gittik. Orda da " Ancak çarşambaya veririz " cevabını alınca boynumuz bükük şekilde önce okulda öğrenci belgesi için başvurdum okula gittim, arada babamla yemek yedik, en son da öğrenci belgesini aldım okula gidip. 1 gibi Beşiktaş Emniyet Müdürlüğün'deydim, gerçekten türlü türlü sevimlilikler yapmama rağmen pasaportumu alamadım ve ekspres vizeye kaldım. Yine de gideceğim gibi görünüyor. Bu kadar emeğe Bulgaristan'ın bana süresiz vize vermesi lazım bence. Buradan onlara sesleniyorum.
24 Nisan 2010 Cumartesi
Kadıköy mü Taksim mi?
Bu akşam da Kadıköy'deydim. Sahaf'ın olduğu sokakla onun kesiştiği sokak artık tam bir barlar sokağı olmuş. Cıvıl cıvıl, insanlar biralarını içip çerezlerini yiyerek güle oynaya sohbet ediyor sokakta, keyifli keyifli. Nevizade'den daha samimi geldi bana orası, insanlar o kadar da iç içe oturmuyorlar, daha çok beraber gelmiş insanlar kaynaşık, Nevizade'deki tanımadıklarında gereksiz yere kaynaşma burda pek görülmüyor. Özellikle patlamış mısırcılar çok iş yapıyor bu sokakta, özellikle bu çekti dikkatimi. Bademciler yine idare eder ama patlamış mısırcıların mısılarını her üç masadan birinde görmek mümkündü. Ortam düzgün olduğu gibi fiyatlar da daha uygundu Taksim'deki bir çok mekana göre. Ben bi' de Kadıköy Anadolu Liseli olduğum için kendimi evimde hissediyorum Kadıköy'de. 5 yılını insanın Kadıköy'de geçirmesinin de böyle bir yanı oluyor demek ki. Taksim daha yabancıyken Kadıköy çok daha samimi. Özellikle Moda taraflarında yaşlı ama özenli giyimli, güler yüzlü beyler, hanımlar oluyor ya, o çok hoşuma gidiyor. Sokak hayvanları her daim kollanıyor orda, her köşede kedi köpek maması. Bilmiyorum, seviyorum çok Kadıköy'ü. Belki de Taksim'i daha da keşfetmem lazım. Sonuçta arka sokaklarında daha bilmediğim nice yerler var, ama Kadıköy'de her yeri biliyorum, gerçekten de çok iddialıyım bu konuda. Bakalım, yine iyi biliyorum Beyoğlu'yu da ama yine de yeterli gelmiyor bana. Karış karış, nerde ne var, ezberimde değil.Bundan dolayı kendimi yabancı hissemem.
22 Nisan 2010 Perşembe
Cnbc-e'ci dizisever
Farkettim ki hep soru sormuşum başlıklarda, bundan öncekilerde yani. Neyse.. Türk dizilerinden bahsetmek istiyorum biraz. Yaprak Dökümü'nü izledim az önce, önceden kaçırmadan izlerdim Yaprak Dökümü'nü. Dizi takipçileri ikiye ayrılır ya "Cnbc-e tarzı sevenler" ve "Geleneksel Türk dizileri sevenler" diye. Cnbc-e tarzı sevenler hep bi geleneksel kültürü hor görmekle suçlanır ya da kaliteden dolayı sevmediklerini söylerler ve sonuç olarak da bu sefer de dizileri kalitesiz buldukları için suçlanırlar. Türk dizileri sevenler de hep gelenekçi ve "sıkıcı" olmakla suçlanırlar. Evet sıkıcı, çünkü dizilerde hep 20li yaşlardaki gençler akşamları evde oturur, çay içer, birbirine bakar. Eğlenceli gençlik hayatından çok ama çok uzaktırlar. Bu biraz da hanım evladı olanların özellikle bayanlarda daha bir toplum yapısına yakın gelmesidir belki de, bilemeyeceğim. Kıssadan hisse ben bugün anladım ki ben de Cnbc-e'cilerdenim. Bunun nedeni yukarda bahsettiğim iki neden de değil. Tabiki de bir dizinin izlendiği kesimden bağımsız olması düşünülemez. Bu nedenle doğaldır ya zaten dizilerin geleneksel öğelerle dolu olması. Ben belki de kopuğum toplumun genel iyi ve kötü yargılarından. Bu yüzden sıkılıyorum evin babası kasım kasım kasılıyor, evden kopuk. Kibrinden kimseye bir şey demiyor, yakınlık göstermiyor. Her şey beyaz ya da siyah. İşte ben buna karşıyım. İnsanız sonuçta. Tabi bu yaptığımız her büyük hatayı insanlığımızın üzerine yıkabiliriz anlamına gelmiyor ama yine de bazı konularda hata yapmaya meyilli olabiliriz. Affedici olmak lazım bu tür durumlarda. Diziler işte böyle içimi sıkıyor, izlemiyorum ben de. Bundan sonra en azından.
21 Nisan 2010 Çarşamba
Asmalımescit niye bu kadar kalabalık?
Dün akşam Asmalımescit'deydim. Özellikle İstiklal Caddesi'nin bu kadar boş olup Asmalımescit'in bu kadar dolu olmasını çok garipsedim. Sırf Asmalımescit'in Tünel girişi dolu değildi ( ki bence oranın dolu olmasının asıl nedeni Pi Lounge'ın Pi markasından kazandığı müşteri kitlesi ) , daha önce Asmalı'da gitmediğim, hatta adını dahi duymadığım mekanlar bile hıncahınç doluydu. Bu benim merakımı cezbetti tabi. Bundan sonra orda Pi Lounge yerine başka yerlere de şans vermeye karar verdim. Pi Lounge hafta sonu dans edebilme imkanını da sunduğu için orayı çok seviyorum, Taksim'de bu tarz pop müzikle dans edilen başka bir mekan en azından o kalitede yok diye düşünüyorum. Bakalım bu tekeli kırabilecek mi ordaki diğer mekanlar.. Önyargım yoktu zaten ama ilgimi çekti ordaki mekanlar, bekleyip görücez nasıl olduklarını.
20 Nisan 2010 Salı
Neden blog açtım?
Ders çalışmamak için yaptığım gereksiz bir çok aktiviteden sonra kendime ait bir blog açmaya karar verdim. Bu şüphesiz yaptığım aktiviteler arasında en az gereksiz olanı oldu. Bunun nedeni de bazı düşüncelerimi insanlarla paylaşma konusundaki bitmek tükenmek bilmeyen isteğim. Artık bu isteğimi yalnızca sözlü olarak değil isteyenlerle yazılı olarak da gerçekleştirebileceğimi düşündüm blog açarak. Blog ismimde Türkçe karakter kullanmadım, belki bir soruna yol açar diye. Yoksa noktalamaya bazen gereksiz bir takıntı şeklinde yaklaşabiliyorum.
Böyle yani.. Bundan sonra beni takip etmek isterseniz, burda olacağım. Güncel olaylardan ve bunların bende yarattığı düşüncelerden bahsetmeyi düşünüyorum burda. Bakalım, hayırlı olsun bana da, beni okuyan varsa onlara da.
Böyle yani.. Bundan sonra beni takip etmek isterseniz, burda olacağım. Güncel olaylardan ve bunların bende yarattığı düşüncelerden bahsetmeyi düşünüyorum burda. Bakalım, hayırlı olsun bana da, beni okuyan varsa onlara da.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)